27 Haziran 2007 Çarşamba

SICAK.....


Bu gün hava 1 milyon derce ve henüz sayısal loto da 6 tutturamdığım için bu sabahta 7,45 de yatağımdan kalktım, henüz mazot 1 ytl olmadığından kapının önünde duran arabamla vedalaşarak belediye otobüsüne bindim, işe geldiğimde gömleğim çoktan sırılsıklam olmuştu, tam lanet olsun bütün gün leş gibi ter kokocam derken asansöre bindiğimde herkesin benim gibi olduğunu görerek daha dogrusu koklayarak kendimi 5. kattaki odama attım, camı ve kapıyı acarak bünyeyi ceryanda bırakma metodu ile kurumak 10 dakika kadar sürdü, çay ve simit faslı sırasında nette okuduğum gazetelerdeki manşetlerde sıcaklarda dikkatli olunmalı, bol miktarda su alınmalı , afrika sıcakları yurdumuzu kavuruyor gibisinde haberler ve hemen yanlarında nispet yaparcasına akdenizdeki birbirinden güzel otellerin reklamları, su kaydıraklarında kayan insan resimlerini koymuşlar, gayet başarılı bir pazarlama durumu, gerçi susuzluktan ölmek üzere olan birinin gözü önünde suyu yere dökmek kadar aşağılık olduğuda söylenebilir ama olsun biz neticede liberal bir ülkeyiz, neyse biraz iş güç derken saatin 12 olmasıyla yan odada çalışan arkadaşın "hadi lo yemeğe" çağrısıyla yemekhaneye gitmek için asonsöre bindiğimizde kurumumuzda işe yeni başlayan çıtır uzmanlarla karşılaştık, tamda gerçekten başarılı bir promosyon diye düşünürken içlerinden en sarisin olanin kulaklari delip gecen incelikteki ''kizlar yemek fisimi unutmusum kikiki!!!'' demesiyle irkilerek asonsorden inip, yemegimizi yedikten sonra salak gibi ogle sicaginda bahceye ciktik ogle tatilinden sonra o kadar bunalmisim ki aksam mesai bitiminden sonra isten arkadaslarla kizilayda bira esliginde yapilan leziz bir muhabbet sonrasinda ancak kendime gelebildim. gunun bombasiyla karsilasmam ise soyle oldu; evime gitmek icin saat 23.0o sularinda surucusu olmayan ama icinde beklesen insanlardan kalkmaya hazir oldugunu dusundugum sauna gibi isinmis belediye otobusune bindim. icerdeki yasli ama benden epeyce fazla alkol aldigi belli olan amcam bir yandan alnindan akan terleri silerek ''nerde bu sofer neden hareket etmiyoruz 25 dakkadir burdayiz'' diye bagiriyordu. cevredeki insanlarin bir kismi amcayi onaylayan sekilde kafalarini salliyor kimiside nemelazim serhos bize bulasmasin diyerekten baslari onde bekliyorlardi. bu arada karayagiz heybetli gorunuslu soforde otobuse bindi ve amcam liderliginde homurdanan kalabalik birden sustu ''sukur sonunda gidiyoruz bir tatsizlik cikmadan'' diye dusunuyorlardi sanirim insanlar ama 2 dakka olmasina ragmen hala hareket etmedigimizden amcam yeniden inceden ama yukselen birtonla konusmaya basladi ''yaoww neden gitmiyoz 30 dakkadir bekliyoz'' benim ve cevredeki diger insanlarinda onaylar tavrimizdan cesaret alan amca bu sefer daha yuksek bir sesle devam etti ''huoop sofer biy neden gitmiyoz'' bunun uzerine karaygiz kaptan dikiz aynasindan saatini gostererek kalkis 23.10 dedi ama bundan tatmin olmayan amcam ''kac saattir bekliyoz icerisi sicak zati, boyle belediyecilik olur mu?'' dedi. sofor ''yapabilecegem bissey yok hareket talimatnamesi boyle'' dedi. hizini alamayan amcam ''hadi canim zaten biletlerede yeni zam yaptiniz'' demesiyle karayagiz kaptanimiz kalibindan beklenilmeycek incelikteki cevabini verir ''hele dur eve gideyim hanimla konusup yine zam yapacam'' amcam dahil herkesi bir kahkaha aldi ve sicaga ragmen evlerimize giderken yuzumuzdeki siritik ifade devam ediyordu...

23 Haziran 2007 Cumartesi

BATTLESTAR GALACTICA




Yaklasik 7-8 yaslarindayken trt 1 sayesinde tanistigim, 1,5 sene oncesine kadar cnbc-e de yeni bolumlerinin tekrar yayinlamsina kadar hayal meyal hatirladigim, hatta kafamda yarattigim bir hayal oldugunu dusunmeye basladigim (cunku yas grubumdan sordugum kimse diziyi hatirlamiyordu) efsane dizi. konunun temelini cobol gezegeni ve 13. koloni efsanesi oluşturmaktadır. bu temel eski mısır medeniyeti, romalılar ve ibranilere yapılan göndermeler üzerinde yükselmektedir. muhtemel ilham kaynağı yahudiler hakkında anlatılan 13. kabile efsanesidir.dizinin ilk bölümünde robotlar tarafından baskına uğrayan ve çoğu yok olan, kalanları da uzaya dağılan insan toplulukları 12 koloni halinde yaşamaktadırlar. üniformalarının üzerinde 12 yıldızdan oluşan bir arma taşıyan bu savaşçıların hikayesi aslında daha gerilere gitmektedir. uzayın uzak bir köşesinde karanlık bir manyetik alanın ortasında bulunan cobol gezegeni söz konusu insan topluluğunun çıkış noktasıdır. dizinin bir bölümünde kahramanlarımızın ziyareti sırasında neye benzediğini görme imkanı bulduğumuz bu gezegende eski mısır medeniyetinin kopyası gibi görünen bir medeniyetin kalıntıları mevcuttur. galactica pilotlarının mısırlıların başlığına benzeyen kaskları, komutan adamanın mısırlı sembollerine benzeyen rozeti ve battlestar galacticada oynanan bir kağıt oyunu olan piramit oyunu gibi unsurlar karşılıklarını bu gezegendeki medeniyette bulmaktadırlar. dizinin geçtiği zamandan çok önce, romalıları andıran özellikler sergileyen saylonlu robotların saldırısı sonucu yıkılan ve terk edilen gezegen hala ayakta duran piramitlerinde bu medeniyetin izlerini saklamaktadır. gezegenin yıkımından sonra uzaya açılan 13 koloniden 12'si bir arada yeni yerleşimler kurmuş, ancak 13. koloni uzayda kaybolmuş ve efsanelere göre mavi bir gezegene yerleşmişlerdir. dizinin başlangıcındaki yıkımın akabinde kurtulan insanlar yaşayacakları başka bir yer kalmadığı için battlestar galactica ile uzaya açılarak mavi gezegeni aramaya başlar. dizinin ilk kısmı boyunca bütün maceralar aslında 13. koloniyi arama esprisi ile sürmektedir. sonunda mavi gezegeni bulduklarında ise aradan yıllar geçmiştir. yeni maceraları yaşayanlar ikinci nesildir ki yolda doğmuşlardır.




22 Haziran 2007 Cuma

yaşadığımı itiraf ediyorum

Belki ben kendi hayatımı değil de başkalarının hayatını yaşadım, bu sayfalarda geriye bırakacağım anılar arasında bazıları sararmış yapraklar gibi yere düşecek ölecektir. Oysa bazı anılarım zamanla yeniden canlanacak yeniden hayat bulacaktır.

Tamam yine itiraf ediyorum biraz Neruda`ya özendim ama üstad duruma uygun yazmış ;)

İnsanoğluna verilen en güzel yetilerden birinin unutabilme yeteneği olduğunu düşünmüşümdür her zaman, eğer unutamasaydık nasıl katlanabilirdik bunca acıya, terkedilmeye ve belkide daha zoru terketmeye, o zor kararları nasıl alabilirdik asla unutamayacağımızı bilseydik o zaman itiraf edebilirmiydik yaşadığımızı?