4 Ekim 2007 Perşembe

dedik ki...

mimikleri kucuk emraha benzeyen kiz kaslarini buzerek dedi ki; biz karar verdik yarin doneceez. dedim ki; bizim icinde ben yokmuyum? dedi ki; olmaz misin. dedim ki: o zaman neden benim haberim yok doneceemizden? dedi ki; donmemiz gerek karar verdik. dedim ki; neden? dedi ki; is. dedim ki; plan yaparken isin yok muydu? dedi ki; oyle iste. dedim ki; gule gule. sari olan dedi ki; satici. kafa atmamak icin zor tutarak kendimi dedim ki; ne alaka? dedi ki; kim kullanacak? dedim ki; bizden biri...

27 Eylül 2007 Perşembe

Sene 2007 mi olmuş ?

Bu sabah erken saatlerde aldigim bir e-maile gore 2007 yilinda yasamak su sekilde oluyormus. Okuyalim ogrenelim;

1. Msn sifrenizi yanlışlıkla mikro dalga fırınınıza girmeye çalışıyorsanız

2. Gerçek iskambil kâğıtlarıyla yıllardır fal bakmadığınızı fark ettiyseniz

3. 3 kişilik ailenize ait 15 adet telefon numaranız varsa

4. Yan masada çalışan arkadaşınıza e-mail gönderiyorsanız

5. Arkadaşlarını ve yakınlarını arayamama sebebin e-mail adreslerinin olmamasıysa

6. Alışverişten dönerken evinizde aldıklarınıza taşımaya yardım edecek birinin olup olmadığını anlamak için cep telefonunuzu kullanıyorsanız

7. Televizyondaki her reklâm, ekranın altında bir web adresi içeriyorsa

8. Hayatınızın ilk 20, 30 belki de 60 yılında sahip olmamanıza karşın, bugün
evinizden cep telefonunuzu almadan çıkmak sizde paniğe yol açıyor ve almak için
geri döndürüyorsa

10. Sabah uyandığınızda kahvaltıdan önce online oluyorsanız

11. Gülümserken başınızı yana yatırıyorsanız :)

12. Bu yazıyı okuyorsanız, başınızı sallıyor ve gülümsüyorsanız

13. Daha da kötüsü, bu maili kimlere forward edeceğinizi şimdiden biliyorsanız

14. Listede 9. maddenin olmadığını fark edemeyecek kadar meşgulseniz

15. Yukarı çıkıp listede 9. madenin olup olmadığını kontrol ettiyseniz

ve şu an kendi kendinize gülüyorsanız

2007 Yılında yaşıyorsunuz demekmis.

25 Eylül 2007 Salı

A-HA take on me

her dinledigimde olculu bir cosku (ne demekse?(neyse ben dedim oldu))ile kendi etrafimda donme istegi uyandiran, keşke hiç bitmese dedigim muhtesem sarki ve klibi:))


http://www.youtube.com/watch?v=CUod3jGQt0U


Not: bu tip klipleri sayfalarinizda nasil yayimliyorsunuz? bu acemiye yardim edin lutfenn:))

21 Eylül 2007 Cuma

ROSWELL



“Grey’s Anatomy”deki rolüyle Emmy ödülü alan guzel oyuncu Katherine Heigl`i televizyonda gorunce aklima geldi, bir ara cnbc-e de Roswell adinda bir dizi vardi. Bu dizide agirlikli olarak uzayli genclerin ergenlik problemlerine yer verilirdi, biraz garip bir diziydi ama surukleyiciydi ve muzikleride gayet basariliydi. Benim merak ettigim bu dizinin sonu nasildi bilen varsa yorumlarinizi bekliyorum.

15 Eylül 2007 Cumartesi

sailor usulu pastirmali yumurta


efenim, bayatlamaya yuztutmus yufka ekmegi parca pincik edilir, tereyaginda pastirmayla birlikte kizartilip ustune yumurta kirilir ve karistirilir en sonda rendelenmis kasar peyniri serpilir, peynir erimeye basladiginda yenmeye hazirdir. afiyet olsun efenim. (kopirayt mopirayt sailor)

14 Eylül 2007 Cuma

Bahar geldi...



O bir sirine, o bir seker, o bir sarisin bomba adayi, o bir benim en kucuk kuzenim...

10 Eylül 2007 Pazartesi

12 yavas adam, 12 ayyas adam, 12 angut ad...

Turnuvanin basindan beri o kadar yavas oynuyoruz ki... neyse Italyaya 84-75 yenildik sirada Fransa var o mactan sonra yaklasik 2 haftadir suren milli iskence bitecek bende sinir hastasi olmaktan kurtulup avrupa sampiyonasini rahat rahat izlemeye baslayacam ama son olarak umarim ki turkcell'in mac aralarinda gosterilen "hayda breee'li" 12 dev adam reklamlari yabanci, ozelliklede ispanyol medyasinin eline gecmez yoksa acaip rezil oluruz:(((

7 Eylül 2007 Cuma

FLASHBACK-1 (Otluca)

Sene 2004 aylardan nisan heycanliyim ama sadece ilk kez ucaga binecegim icin degil... ugurlamak icin gelen ailemden ayriliyorum, arkami donup onlara tekrar bakip gulumseyerek el sallamaya calisiyorum, hayatimda ilk kez ölüm korkusunu bu kadar yakin hissediyorum, ilkkez kendim icin korkuyorum (gercekten rezil bir duygu), en sonunda siktirrrr sailor dusunme sadece yap diyorum kendime (evet aynen reklam gibi), koltuguma yerlesıyorum yanima da 110 kg'lik bir deniz anası, cama dogru sıkıstırdıkca sıkıstırıyor, ucak sonunda havalanıyor camdan dısarı bakıyorum, Ankara gıttıkce kuculuyor, doguya dogru yol aldikca baslayan inanilmaz guzellikteki dag manzaralarinin fotograflarini dijital makinayla cekmeye baslayan ve hemen onumdeki koltukta oturan hanimefendiyi kibarca (yassah bacim)ucakta bulunan uyari yazisinida gostererekten uyariyorum, bunun uzerine hanimefendi yanimizdan gecmekte olan hostese bir sakincasi olup olmadigini soruyor hosteste "cekin ama fazlada cekmeyin ne olur ne olmaz" diyerekten bilimsel bir cevap veriyor bende mecburen muhalefeti birakiyorum, ucak Van Gölünün uzerinde pike yaparaktan iniyor icimden kaptani alkislamak geliyor:) havaalanin cikisinda bekleyen askeri inzibatlar asker oldugumu şak dıye anlıyor, benim gibi 8-10 kisiyi daha ayirdiktan sonra iclerindeki en rutbeli olan bizi defalarca sayiyor ve de ekliyor "hehe gencler askeliginiz bitene kadar hergun defalarca sayilacksiniz alışın" diyor, bende kendi kendime hadi bakalım diyorum...
to be continued...

2 Eylül 2007 Pazar

Helldorado-a drinking song

http://www.youtube.com/watch?v=4RWVZotetB0&mode=related&search=

30 Ağustos 2007 Perşembe

KELENDERIS=>GILINDIRE=>AYDINCIK








Sekiz yasimdan buyana son iki sene haric her yaz en azindan bir hafta, okul caglarinda ise 2-3 ay kadar kaldigim, bu nedenle benim icin ister istemez bir cok ilkin yasandigi, duraganligindan sikildigimiz zamanlarda arkadaslarla ''Aydincik yari acik ceza evi'' adini verdigimiz ama biraz icip neselenip keyiflendigimizde cevrede ki yuksek tepelerden bakip (bu aralar icince tepelere tirmanmiyorum) ''hani aslinda Bodruma da benzemiyor degil'' diyebilecek kadar ileri gittigimiz, inanilmaz guzellikde ki kumsallari ile caretta caretalara ev sahipligi yapan, tarihi M.O. 6. yuzyila kadar dayandigi rivayet edilen ama kesinlikle her yere uzak ama Anodolunun Kibrisa en cok yaklastigi noktasi olan ve de eski adi Gilindire, antik caglardaki adi Kelenderis olan Mersinin sirin sayilabilecek Ilcesi Aydincik.

AYDINCIK SEHIR EFSANELERI

1-80'li yillarda Erkin Koray'in ilcede bulunan Tuana pansiyonda kaldigi ve dumanli alemler yapildigi,

2-90'li yillarda Aydincikli uc gencin tarihi eserler arasinda bulduklari uc kup altin ile Lubnan'a kactiklari, (neden Lubnan demeyin bende bilmiyorum.)
3-4 sene boyunca yaz-kis Aydincikta kalan ve komsumuz olan Oliver isimli Isvicre vatandasi amcanin deliler gibi her yerde tarihi altin sikkeleri aradigi ve 4 sene sonunda sifiri tuketip cevre esnaftan borc almak suretiyle evine dondugu,

4-Sitemiz icerisinde bakkal dukkani acmak suretiyle zengin olmayi hedefleyen ancak yerel halkin ve site sakinlerinin nedensiz boykotu yuzunden iflas eden kuzenimin super sevimli ortagi guzel insan Cahit abinin bundan boyle Anamurun dogusuna bir daha gecmem dedigi,

5-Sehrin sirtini dayadigi yuksek daglardan, acik havalarda Kibrisin gorulebileceginin soylenmesi.
Not:1999 senesinde suruden ayrilan bir keciyi takip eden bir coban tarafindan bulunan ve ilcenin eski adindan esinlenerek Gilindire adi verilen magra ise tek kelimeyle mukemmeldir, mutlaka gorulmelidir.

4 Ağustos 2007 Cumartesi

olympos




arkadaşlarla planlar yapılır akabinde 1 hafta izin alınır ve arabaya atlanıp doğruca antalya olympos yolu tutulur. gerçi daha önceki gidişlerimizde olymposa arabayla giden insanlar ''oha hayvana bak arabayla gelmis'' demek suretiyle eleştirilmiştir ama ne varki arbayla çevrenin daha zahmetsiz gezilebilmesi ve arabanın bagajında götürülen içkiler sayesinde 1 şişe biraya 5 ytl. vermek zorunda kalınılmaması gibi nedenlerle gençlik çaglarında yapılan eleştiriler afiyetle bir güzel yutulur. yaklasik 8 saatlik yolculuk sonunda olymposun güzide pansiyonlarindan orange'in klimali agac evlerinden 27 numarasina pazarlikla geceligi sabah ve aksam yemegide dahil olmak uzere 35 ytl'ye yerlesilir ve bir guzel uyunur. sabah kahvaltisi ardindan pansiyonun cardaklarinda yapilan tembellik sonrasinda deniz saati gelmistir sonunda... cocuklugumdan beri her deniz kenarina gittigimde ilkkez denize girdigim an bana hep cok ozel gelmistir. sanki eski bir dostla karsilasip merhabalasmak gibi hatta bir ayin gibi o ani asla aceleye getirmem once belime kadar suyun icine girerim sonra ellerimi suyun icinde gezindirrim ve en sonunda suyun dibine dalip nefesimin yettigi yere kadar yuzerim bu benim icin bir kucaklasma gibidir. belkide adim o yuzden sailor oldu :) neyse aksam yemeginden sonra cardakta king veya tabu oynayip evden getirdigimiz cep whiskilerini ictikten sonra ilk gece pansiyonumuzun diskosuna, ikinci gece okuze ucuncu gecede golge bara gittik ama bu sene en saglam mekan bence kesinlikle golgeydi, cacao adinda gayet basarili bir grup getirmisler. bunlarin disinda bir gunumuzu kemerde bir gunumuzude kasta gecirdik anlatilmaya deger olarak kemerde ilk kez jetskye bindim tamam kabul ediyorum 10 dakikasi 45 milyondu felan filan ama kesinlikle inanilmaz zevkliydi, olympostaki son gunumuzun aksamustu denizle vedalasip ormanlar arasinda yapilan bisiklet turundan sonra esylarimizi hazirlayip erkenden yattik ertesi sabah 6 da kalkip yola koyulduk...

27 Haziran 2007 Çarşamba

SICAK.....


Bu gün hava 1 milyon derce ve henüz sayısal loto da 6 tutturamdığım için bu sabahta 7,45 de yatağımdan kalktım, henüz mazot 1 ytl olmadığından kapının önünde duran arabamla vedalaşarak belediye otobüsüne bindim, işe geldiğimde gömleğim çoktan sırılsıklam olmuştu, tam lanet olsun bütün gün leş gibi ter kokocam derken asansöre bindiğimde herkesin benim gibi olduğunu görerek daha dogrusu koklayarak kendimi 5. kattaki odama attım, camı ve kapıyı acarak bünyeyi ceryanda bırakma metodu ile kurumak 10 dakika kadar sürdü, çay ve simit faslı sırasında nette okuduğum gazetelerdeki manşetlerde sıcaklarda dikkatli olunmalı, bol miktarda su alınmalı , afrika sıcakları yurdumuzu kavuruyor gibisinde haberler ve hemen yanlarında nispet yaparcasına akdenizdeki birbirinden güzel otellerin reklamları, su kaydıraklarında kayan insan resimlerini koymuşlar, gayet başarılı bir pazarlama durumu, gerçi susuzluktan ölmek üzere olan birinin gözü önünde suyu yere dökmek kadar aşağılık olduğuda söylenebilir ama olsun biz neticede liberal bir ülkeyiz, neyse biraz iş güç derken saatin 12 olmasıyla yan odada çalışan arkadaşın "hadi lo yemeğe" çağrısıyla yemekhaneye gitmek için asonsöre bindiğimizde kurumumuzda işe yeni başlayan çıtır uzmanlarla karşılaştık, tamda gerçekten başarılı bir promosyon diye düşünürken içlerinden en sarisin olanin kulaklari delip gecen incelikteki ''kizlar yemek fisimi unutmusum kikiki!!!'' demesiyle irkilerek asonsorden inip, yemegimizi yedikten sonra salak gibi ogle sicaginda bahceye ciktik ogle tatilinden sonra o kadar bunalmisim ki aksam mesai bitiminden sonra isten arkadaslarla kizilayda bira esliginde yapilan leziz bir muhabbet sonrasinda ancak kendime gelebildim. gunun bombasiyla karsilasmam ise soyle oldu; evime gitmek icin saat 23.0o sularinda surucusu olmayan ama icinde beklesen insanlardan kalkmaya hazir oldugunu dusundugum sauna gibi isinmis belediye otobusune bindim. icerdeki yasli ama benden epeyce fazla alkol aldigi belli olan amcam bir yandan alnindan akan terleri silerek ''nerde bu sofer neden hareket etmiyoruz 25 dakkadir burdayiz'' diye bagiriyordu. cevredeki insanlarin bir kismi amcayi onaylayan sekilde kafalarini salliyor kimiside nemelazim serhos bize bulasmasin diyerekten baslari onde bekliyorlardi. bu arada karayagiz heybetli gorunuslu soforde otobuse bindi ve amcam liderliginde homurdanan kalabalik birden sustu ''sukur sonunda gidiyoruz bir tatsizlik cikmadan'' diye dusunuyorlardi sanirim insanlar ama 2 dakka olmasina ragmen hala hareket etmedigimizden amcam yeniden inceden ama yukselen birtonla konusmaya basladi ''yaoww neden gitmiyoz 30 dakkadir bekliyoz'' benim ve cevredeki diger insanlarinda onaylar tavrimizdan cesaret alan amca bu sefer daha yuksek bir sesle devam etti ''huoop sofer biy neden gitmiyoz'' bunun uzerine karaygiz kaptan dikiz aynasindan saatini gostererek kalkis 23.10 dedi ama bundan tatmin olmayan amcam ''kac saattir bekliyoz icerisi sicak zati, boyle belediyecilik olur mu?'' dedi. sofor ''yapabilecegem bissey yok hareket talimatnamesi boyle'' dedi. hizini alamayan amcam ''hadi canim zaten biletlerede yeni zam yaptiniz'' demesiyle karayagiz kaptanimiz kalibindan beklenilmeycek incelikteki cevabini verir ''hele dur eve gideyim hanimla konusup yine zam yapacam'' amcam dahil herkesi bir kahkaha aldi ve sicaga ragmen evlerimize giderken yuzumuzdeki siritik ifade devam ediyordu...

23 Haziran 2007 Cumartesi

BATTLESTAR GALACTICA




Yaklasik 7-8 yaslarindayken trt 1 sayesinde tanistigim, 1,5 sene oncesine kadar cnbc-e de yeni bolumlerinin tekrar yayinlamsina kadar hayal meyal hatirladigim, hatta kafamda yarattigim bir hayal oldugunu dusunmeye basladigim (cunku yas grubumdan sordugum kimse diziyi hatirlamiyordu) efsane dizi. konunun temelini cobol gezegeni ve 13. koloni efsanesi oluşturmaktadır. bu temel eski mısır medeniyeti, romalılar ve ibranilere yapılan göndermeler üzerinde yükselmektedir. muhtemel ilham kaynağı yahudiler hakkında anlatılan 13. kabile efsanesidir.dizinin ilk bölümünde robotlar tarafından baskına uğrayan ve çoğu yok olan, kalanları da uzaya dağılan insan toplulukları 12 koloni halinde yaşamaktadırlar. üniformalarının üzerinde 12 yıldızdan oluşan bir arma taşıyan bu savaşçıların hikayesi aslında daha gerilere gitmektedir. uzayın uzak bir köşesinde karanlık bir manyetik alanın ortasında bulunan cobol gezegeni söz konusu insan topluluğunun çıkış noktasıdır. dizinin bir bölümünde kahramanlarımızın ziyareti sırasında neye benzediğini görme imkanı bulduğumuz bu gezegende eski mısır medeniyetinin kopyası gibi görünen bir medeniyetin kalıntıları mevcuttur. galactica pilotlarının mısırlıların başlığına benzeyen kaskları, komutan adamanın mısırlı sembollerine benzeyen rozeti ve battlestar galacticada oynanan bir kağıt oyunu olan piramit oyunu gibi unsurlar karşılıklarını bu gezegendeki medeniyette bulmaktadırlar. dizinin geçtiği zamandan çok önce, romalıları andıran özellikler sergileyen saylonlu robotların saldırısı sonucu yıkılan ve terk edilen gezegen hala ayakta duran piramitlerinde bu medeniyetin izlerini saklamaktadır. gezegenin yıkımından sonra uzaya açılan 13 koloniden 12'si bir arada yeni yerleşimler kurmuş, ancak 13. koloni uzayda kaybolmuş ve efsanelere göre mavi bir gezegene yerleşmişlerdir. dizinin başlangıcındaki yıkımın akabinde kurtulan insanlar yaşayacakları başka bir yer kalmadığı için battlestar galactica ile uzaya açılarak mavi gezegeni aramaya başlar. dizinin ilk kısmı boyunca bütün maceralar aslında 13. koloniyi arama esprisi ile sürmektedir. sonunda mavi gezegeni bulduklarında ise aradan yıllar geçmiştir. yeni maceraları yaşayanlar ikinci nesildir ki yolda doğmuşlardır.




22 Haziran 2007 Cuma

yaşadığımı itiraf ediyorum

Belki ben kendi hayatımı değil de başkalarının hayatını yaşadım, bu sayfalarda geriye bırakacağım anılar arasında bazıları sararmış yapraklar gibi yere düşecek ölecektir. Oysa bazı anılarım zamanla yeniden canlanacak yeniden hayat bulacaktır.

Tamam yine itiraf ediyorum biraz Neruda`ya özendim ama üstad duruma uygun yazmış ;)

İnsanoğluna verilen en güzel yetilerden birinin unutabilme yeteneği olduğunu düşünmüşümdür her zaman, eğer unutamasaydık nasıl katlanabilirdik bunca acıya, terkedilmeye ve belkide daha zoru terketmeye, o zor kararları nasıl alabilirdik asla unutamayacağımızı bilseydik o zaman itiraf edebilirmiydik yaşadığımızı?